Kiresunlu Türkleri |
Azerbaycan Oyrenci Herekati: Şafiî olmalarına rağmen Giresunlularda 12 iman ve muharremlik Kültleri oldukça güçlüdür. Bu iki kült, Caferî inançlı Türklerin yaşadıkları Anadolu’daki Caferî olmayan komşularında da canlılığını kısmen muhafaza etmektedir. Bu canlılık geçmişte daha güçlü imiş. Şafiîlik Türkmen Türkleri arasında pek görülmez. Doğu Anadolu’da bir kısım Kırmanç ve Zazalar arasında görülür. Kuzey |
Kiresunlu Türkleri |
Azerbaycan Oyrenci Herekati: Şafiî olmalarına rağmen Giresunlularda 12 iman ve muharremlik Kültleri oldukça güçlüdür. Bu iki kült, Caferî inançlı Türklerin yaşadıkları Anadolu’daki Caferî olmayan komşularında da canlılığını kısmen muhafaza etmektedir. Bu canlılık geçmişte daha güçlü imiş. Şafiîlik Türkmen Türkleri arasında pek görülmez. Doğu Anadolu’da bir kısım Kırmanç ve Zazalar arasında görülür. Kuzey Mezapotamya’da Türkiye’de Oğuzların en yetkili uzman ismi bu isimli eserin74 yazarı rahmetli hocamız Faruk Sümer’dir. Bu eserde Giresun yöresi Çepnileri doğal olarak yer almaktadır. Ancak, isim bir boy ismi olarak zikredilmemektedir. Bölge Çepniliğini inceleyen Ali Çelik75de Giresun Çepnilerini uzun boylu anlatırken onların bir boy olduklarını belirtmemektedir. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki oymak, aşiret ve cemaatleri anlatırken Cevdet Türkay76 Giresunluları zikretmemektedir. Esasen konumuz Giresunlular toplumuna Giresun şehrinin veya bu toplumun anılan şehre isim vermiş olması değildir. Biz Güney Azerbaycan’daki Giresun veya Kiresun Çepni Türkmenlerinin halk inançları üzerinde duracağız. Giresunlularda uzak bir yerden köyüne gelen birisi, evine gitmeden evvel ilkin mezarlığa gider. Orada yatmakta olan ailesinden büyükleri ziyaret eder. Ziyaret ettiği mezarların toprağından bir parça alıp ağzına atar. Bu uygulama “ata kültü” ile ilgilidir. Ata ruhlarına saygılı davranmak Türk inanç sisteminde önemli bir yer tutar. Geleneksel İslâmın tezahürlerinden olan bu uygulama Türk halkları arasında çok yaygındır ve Göktürk dönemine kadar uzanan bir uygulama derinliği vardır. Göktürk döneminde senenin muayyen zamanlarında ata ruhlarına kurban kesilirdi. Hâlâ, Anadolu’da kurban bayramlarında ölmüş ana babalar için de kurban kesildiği olur. Evlilik arifesinde gençler, ulu kabirlere birlikte gider, göçmüş aile büyüklerini de ziyaret ederler. Askerlik, yüksek tahsil ve benzeri nedenlerle sılaya çıkanlar ecdat kabirlerini ziyaret ederler. Keza, arife günleri göçmüş büyüklerden başlanarak kabirler ziyaret edilir. Karapapah Türklerinde şampiyona gibi önemli yarışmalara giren sporcular karşılaşmadan evvel ve sonra ata mezarlarını ziyaret ederler. Ata ruhlarının ölümün kırkı çıkıncaya kadar ve her cuma hanelerini ziyaret ettiklerine inanılır bu vesile ile de hayır işlenir. Anadolu’da “gadanı alsın”, “gada-belânı savsın” diye bir ifade vardır. Gelecek veya gelip geçmiş görünmeyen bir terslik için kullanılır. Sadaka verilir veya bir kurban kesilir, hayır işlenir.78 Giresun Çepni Türklerinde toy-düğünlerde bir genç gelinin karşısına geçer elinde tutmakta olduğu yumurtlayan tavuğu oynatarak oynar. Ayrıca kız evi, gelinle birlikte onun yeni evine yumurtlayan bir tavuk hediye eder. Bununla gelinin ileride çok çocuklu bir anne olacağına inanılır. İnanca göre tavuk–yumurta, dölün, zürriyetin remzidir. Anadolu ve sair Türk ellerinde yumurta ve tavukla ilgili çok inanç vardır. Doğu Anadolu’da gelin yeni evinin eşiğinden girmeden evvel, evin duvarına vurularak bir yumurtanın kırılması sağlanır, yumurta nazarlıklarda kullanılır. Kara tavuk ise büyü bozmada ve halk hekimliğinde kullanılır. Tuz, Türk halk inançlarında önemli bir yer tutar. “Tuz – ekmek hakkı” na inanılır. Tuzun üzerine yemin edilir. Tuz da ekmek gibi nimet sayılır çiğnenilmez. Mevlütlerde su gibi tuz da okutulur. Sadaka olarak verilen tuz gada belâ savar. Büyü bozmada da tuz kullanılır. Karakalpakistan’da, Tataristan’da ve Başkurdistan’da misafir, evin veya köyün eşiğinde tuz ekmekle karşılanır. Giresunlularda genç kızlar kısmetlerinin açılması için imamzadelere giderler. Bu ziyaretlerde; “İmamzade dağları Yaşıldı (yeşildir) yaprakları Allah muradım versin Açılan (gelecek olan) ayın ortası” dörtlüğü okunur. Bu dörtlüğün Anadolu, Kuzey Mezopotamya (Erbil-Kerkük) Nahçıvan, Dağıstan (Derbent)’da variyantları vardır. Bu tespitte “dağ kültü” ile “ata – arvah” kültü bir arada yer almıştır. Türk halk kültüründe ulu zadlar, pirler dağlara isimlerini verirler. Bu tespitte imamzade dağlara ismini vermiştir. Giresunlularda çocuğu nazardan korumak için çeşitli vesilelerle çocuklara “koyun göz, adam göz, pişik göz, it göz hamı (hepsi) nin gözü çatlasın patlasın” denir. Bu inançta sadece insanların değil, diğer canlıların da gözlerinin değebileceği varsayılır. Doğu Anadolu’da çocuğun kırkı, çeşitli canlı yavrularının kırkı ile karışıp çocuk zarar görmesin diye bu hayvanların isimleri yapılan efsunda tek tek sayılır. Giresun Türklerinde mavi-göy gözün önemini belirten bir söz vardır. “ Dümbülü, Afşar, Bayat ve Giresunlu Türk boylarının yaşadığı Güney Azerbaycan’ın Hoy bölgesinde çille gecesi - akşamı güz mevsimin sonunda en uzun günün gecesinde kışın ilk 40 günü büyük çille; ikinci kırk gün, küçük çiledir. Kış mevsimi için saklanan meyve, çerez, şirni çıkarılır. “Çilli sofrası”na helva, peşmek (tel helva), baslık (horoz şekeri), nogul (tatlıya batırılmış badem veya fıstık), karpuz, nar, kavun, armut, elma, ayva, badem, ceviz, kişmiş, nohut, pıttak (patlak mısır), kavurga konur. Karpuz, sofranın gelinidir. Buna “çille karpuzu” denir. Çillede yeni gelin ve adaklılara aileleri “çille payı” gönderirler. Çille payı, hava kararmadan gönderilmelidir ve çille payı yedi tabağa konur. Bunlara “çille tabağı” denir. Bu tabaklar süslenirler ve üzerlerine ağ (ak) veya al (kırmızı) şal çekilir. Bu tabakların her birine ayrı şey konulur. Bir tabağa kavun - karpuz, birine kırmızı elma, birine armut, birine nar, birine un ve düğü (pirinç), birine paltar (giyim) birisine ise altın ve gümüş konur. Tabakları getiren kız evi merasimle karşılanır. Tepsi için üzerlik yakılır. Tabaklar özenle alınıp konak odasına konulur. Getirenlere enam (hediye) verilir. Hediyeler para, yün, çorap, gömlek vs. olabilir. Kız evinde şenlik yapılır, gelen yemişlerden komşulara pay verilir. Oğlan evinden ertesi gün kız evine gelinir. Orada şadlık verilir (eğlence yapılır). Bu geceyi kutlamayanın yıl sonuna kadar mutsuz olacağı inancı vardır. İnanca göre çille mutsuzluk getirir. Adaklı kızı olmayanlar bir aksakalın evine gidip orada şadlık eder, nagıl söyler, hatıra anlatırlar. İnanca göre çilleler, büyük bacı ve küçük bacı imiş ve aralarında atışırlarmış, bunlar temsilen canlandırılır. Nişanlı, sözlü çiftler arasında hediyeleşmek belirli günlerde adaklıları anmak Anadolu Türklerinde de vardır. Özbek Türklerinde kız evi damada dokuz tabakta dokuz ayrı yiyecek gönderir. Bunları damat arkadaşları ile yer ve tabaklara para konulur. Hoy’daki Giresunlu ve diğer Türk boylarında çille gecesinde köse oyunu oynanır. Köse bir çobandır. Ona makyaj yapılır. Sopasına çıngırov (zil – çan), beline tahta kılıç takılır. O kapıları dolaşıp eğlence yapıp hediye alır. Böylece çille eğlenceleri başlamış olur. Ev sahiplerine dua edilir ve ne verilir ise ona razı olunur. Veremeyen aileler için de Allah’a dua edilir. Bu arada kösenin avradını çalarlar, köse sopasıyla çevredekilere vurarak eşinin yerini öğrenmeye çalışır. Köse motifi Türk halk eğlence kültürünün aslî unsurlarındandır. Seyirlik oyunlarımızda mutlaka köse vardır. Biz, Dağıstan, Borçalı, Nahçıvan, Erbil’de, köse ile ilgili tespitler yaptık. Balkanlar’da da kösenin çok iyi bilinip yaşatıldığı bilgimiz dâhilindedir. 79Anadolu’da köse ve benzeri köy seyirlik oyunlarının eski Türk inançları – Kam merasimleri ve modern Türk tiyatrosunun ilk adımları olan Karagöz – Hacivat ile olan bağlantıları da çalışılmıştır.80 Bize göre, semaların da derinliklerinde şu veya bu şekilde seyirlik köy oyunları ile bağlantıları vardır. Giresunlu, Dümbülü, Avşar ve Bayat Türk boylarında Çille gecesi bir çocuk suya gönderilir. Bu çocuk hiç konuşmadan suya gidip su getirmelidir. Bu suyu ağpürçek (saçı ağarmış, gün görmüş) bir kadın bir kaba döker. Bu esnada oradakiler mani bayatı okurlar: Durupdu çayda gelin Tanrı muradın versin Açılan ayda gelin” gibi parçalar okunurken, Ağpürçek hanım gençlerin her birinden boncuk düğme türünden eşyaları suya atar. Bunlar bayatı okunarak Çille inancını Nevruz bahsi münasebeti ile Haluk Çay incelerken, bu inancın yaşatıldığı Türk ellerine dair bilgilere ayrıntılı olarak yer vermiştir.83 Mevsim törenleri Türk coğrafyasının her kesiminde uygulanmaktadır. Kazak Türkleri ilkyaz gündönümü yılbaşı bayramına “ulus kün” veya “ulustın ulıy kün” (ulusun ulu günü) demektedir. Tacemen bu merasimleri; 2. Hıdrellez 3. Sayacı / sayıcı – cumalı, Güz törenleri 4. Kurt günleri / Kurt düğünleri / Kurt bayramları /Kış törenleri şeklinde tasnif etmektedir.86 Biz Gagauzeli’nde kurt bayramında bulunduk. Ayrıca Gagauz Folklor Müzesinde bu bayramla ilgili dokümanları inceleme imkânı edindik.87 Altı Mayıs veya Hıdrellez, Anadolu, Azerbaycan ve Bulgaristan’da olduğu gibi bütün Türk ellerinde bilinen ve uygulamaları ile inanç yüklü bir bayramdır. Bu günün arifesinde evlerin içleri (haremler) tamamen temizlenir. Bayram günü çamaşır yıkanılmaz. Dikiş dikilmez bu durum, “Hıdrellezde iğne tutulmaz” diye ifade edilir. Bu dönemde erkekler de iş yapmazlar Safranbolu’da olduğu gibi Bulgaristan’da da Hıdrellezde dağdan eve odun getirilir ise eve muhakkak yılanın geleceğine inanılır. Safranbolu’da odun getirme zarureti var ise, yılandan korunmak için bazı uygulamalar yapılır. Bununla ilgili efsaneler anlatılır. Bulgaristan’da Hıdrellez’de “göce aşı”, “ot bidesi” gibi özel yemekler yapılır, “yağ kokutulur” özel yemekler yapılması Hıdrellez bayramının özelliklerindendir. Anadolu ve Azerbaycan Türklerinde de bu uygulama vardır. Yağ kokutulması; helva kavurma, pişi ve lokma yapma şeklindedir. Bu kokunun ölülerin ruhuna gideceğine onlar için bir nevi hayır, hasanet olduğuna inanılır. Anadolu’da bu uygulama bilhassa cuma geceleri ve bazı kandil gecelerinde yapılır. Ölen kişinin ailesini sık sık yokladığına, onların iyi hâllerini görmekle mutlu olduğuna inanılır. Bilhassa ölünün ilk kırk gün içerisinde evine geldiğine inanılır. Helvanın unu kavrulurken ve helvadan tadanlar geçmişlerin ruhuna fatiha okurlar. Bu helvadan yedi komşuya dağıtılır. Kandil geceleri helva gönderilen tabağı komşu geriye gönderirken bu tabak yıkanılmaz. Hıdrellezde yumurta boyamak, yumurta tokuşturmak, Azerbaycan ve Bulgaristan Türklerinde çok yaygın iken, Anadolu’da da bazı bölgelerde rastlanılır. Anadolu’da yumurta tokuşturmak suretiyle yumurta kazanmanın bir tür kumara girdiği inancından hareketle bu yumurtanın haram olduğu yenilmeyeceği inancında olanlar da vardır. Soğan kabukları suda kaynatılarak elde edilen boya ile yumurtaların boyanmasına “bu bir Rus kültürüdür” diyerek karşı çıkanlar da vardır. Ayrıca, soğan ve sarımsak kabuğu Anadolu’nun bazı yerlerinde ateşte yakılmaz. Bulgaristan Türklerinde Hıdrellezde yakılan yaprak (gazal) ların külü, evlere, ahırlara, kümeslere, komlara serpilir. Böylece hayvanların çiftleşmesi hızlanmış olur inancı vardır. Bitlis’te, ocaktan kül atılan kümeste yumurta veriminin artacağına inanılır. Anadolu’da ve Azerbaycan’da olduğu gibi Bulgaristan’da da Hıdrellez çeşitli isimler almış, yörelere göre iklime bağlı olarak takvim kaymış ve Nevruz / Sultan Nevruz ile aynileştiği de olmuştur. Bulgaristan’da ilk yaz törenlerine “kızıl” denilmesi de ilginçtir. Bereketin, bolluğun, döl tutmanın önem arz ettiği bu bayrama kızıl denilmiş olması, bize “Kızılelma” olgusunu ve çocuk dileği ile “elmalı yerler” de yatılması inancını hatırlattı. A.Tacemen’in Bulgaristan Türklerinden yaptığı tespitler arasında önemli bir husus da “karga butkahı” veya “karga tuy/karga lapası/ karga törenidir. Esasen bu adlandırma Başkurt Türklerine ait olup ilkyaz bayramı karşılığıdır. Bu tespitin bir boyutu da Kızılderili Türkleri ile ilgilidir. Bizi heyecanlandıran yönü ise Kars’ta Iğdır, Nahçıvan ve Azerbaycan’da “tuzlu glik” diye bilinen bir ekmeğin bekâr kızlar tarafından yenilip, su içmeden yatılması ve artan ekmeğin de pencerenin dışına konulup bu ekmeğin kargalar tarafından alınmasının beklenilmesidir. Bu gece genç kızlara bir erkek rüyada su verir, bu erkek kızın kısmeti olan kimsedir. Karga ise tuzlu gliki alır ve bir tarafa, bacaya doğru uçar, kızın kısmeti o yörede o evdedir, inancı vardır. Türk halk inançlarında karga motifi oldukça geniş yer tutar incelemeye değer. Ateşten geçmek, aile fertlerini geçirmek, hayvanları ve ev eşyalarını ateşten geçirerek kullanmak böylece maddî ve manevî temizliğe ulaşılacağına inanmak bütün Türk dünyasında görülürken; ilkyaz merasimleri Azerbaycan öncelikli olarak Bulgaristan ve Anadolu’nun bazı yörelerinde de görülür. Demirden yapılmış at nalı ev ve ahırlarda nazarlık olarak kullanılır. Anneyi al karısından korumak için yastığının altına kama, orak parçası gibi demir eşya konulur; kırkı çıkmamış balaların kırkı karışmasın diye kilitli iğne değiştirilir; çok yağan yağışın durması için ocaktan çıkarılmış demir saç ayağı eşiğin dışına tersine atılır. Hıdrıllezde deniz kenarında saç ayağından atlanırsa kızların kısmetinin açılacağına inanılır. Hamile kadının bebeğinin cinsiyeti demir makas ve demir bıçakla tahmin edilir. Ölünün şişmemesi için göğsüne demir parçası konulur. Birçok yerde demir bıçağın ağzı kapatılarak “kurt ağzı” bağlanır. Damat ve geline gerdek gecesi büyü yapmak için demir kilit kapatılır veya damadın kapısına demir çivi çakılır. Demir çivi bazı türbelere adak adamak ve tedavi olmak için de çakılır. Birçok yerde bebeğin göbek bağı kızgın demir ile kesilir. Anadolu’da “kara Doğu Anadolu’nun Varto, Karlıova, Tercan, Bingöl, Erzincan, Hınıs, Aşkale, Kığı, Pülümür, Mazgirt Nazimiye yörelerinde ocak ayının son haftası ile şubat ayının ilk haftası arasında “Hızır haftası” kutlamaları yapılır. Bu şölenler bir minnet ve şükran şölenleridir. Hızır darda kalan ve sıkıntısı olanlara yardıma koşan ulu bir varlıktır. “Hızır” kelimesi Besmele gibi insanların ağzından düşmez. O, boz atının sırtında yılın ve günün her saatinde yardıma muhtaç olanların imdadına yetişir. Hızır şölenlerinde iftara doğru kurbanlar kesilerek fakir fukaraya dağıtılır. Köy halkı gruplar hâlinde kurban kesilen evlere davet edilip iftar yemekleri toplu hâlde yenilir. Hızır şölenlerinin muhtevası içerisinde “ışık kültü”de vardır.88 Cuma akşamı evlerin karanlık yerlerine, şehitlik gibi kutlu mezarlara, ata kabirlerine mum dikilir ve çıralar yakılır. Bu türden mekânların aydınlanması istenilir. Bu zaman zarfında dinî ağırlıklı sohbetler yapılır, zikredilir. Bilenlerden bazı müminler “boz atlı Hızır” ile ilgili menkıbeler aktarırlar. Bu yörede her kabilenin “Hızır günü” ayrıdır. Bu uygulama Hızır haftasının uzamasını sağlar. Varto’nun Lolan bölgesinde “kalo oğlan” ve Harmek bölgesinde “kaloğlan” uygulamaları vardır. Bunlar aralık ayında yapılır. Kaloğlan’ın beyaz keçi kılından uzunca bir sakalı ve bıyığı vardır. Başına keçeden bir külâh takılıp, pantolon ve ceketine bükülmüş ottan kemer yapılır. Doğu Anadolu’da bilhassa Alevî İnançlı Müslüman Türklerden Zazalarda mezar kaldırma tabir edilen bir uygulama vardır. Buna göre ilkbaharda mezarlığa gidilir, orada yemek yenilir ve mezarlık onarılır. Bu uygulamanın meftanın öteki âlemdeki hayatı için hayırlı olacağına inanılır. Uygur, Göktürk ve Hun Türklerindeki benzeri uygulamalara çok uyan bu tatbikatta mezar ilk şeklinden çıkarılıp kesme taşlardan yeniden yaptırılır. Haziran başlarında yapılan mezar kaldırmadan sonra ölüp defnedilen yeni meftaların “mezar kaldırma” uygulaması bir sonraki haziran ayı başlarında kalır. Haziran ayının ilk haftasında kararlaştırılan bir günde kadın, erkek, çoluk-çocuk tüm köy halkı en güzel elbiselerini giyerek topluca mezarlığa giderler. Beraberlerinde kesilen kurbanlardan söğüş etler, kelleler, çerezler, çörekler, taze peynir ve helvalar yapılarak götürülür. Herkes kendi yakınlarının mezarları başında çökerek çiçekler koyar, mezar taşlarını öper ve göz yaşları ile dua ederler. Erkekler mezarları taş ve çimento ile yeniden yaparlar. Daha sonra Kur’an okunur, topluca dualar edilir. Cuma akşamına rastlayan bu uygulama yılda bir defa yapılır.90 Konu özetlenilerek söylenebilir ki, Giresunlular Türkmen aşiretinde yaşamakta olan halk inançları Güney ve Kuzey Azerbaycan, Orta Doğu Kafkasya, Anadolu ve Balkanlar Türk halk inançları itibarıyla bir bütünlük arz etmektedir. Bu bütünlüğün derinliklerinde Ural Altay Türklerinden gelmekte olan Tengricilik inancı yatmaktadır. 74- Faruk Sümer, Oğuzlar-Türkmenler Tarihleri, Boy Teşkilatları, Destanları, İstanbul 1992 75- Ali Çelik, 76- Cevdet Türkay, Osmanlı İmparatorluğunda Oymak Aşiret ve Cemaatler, İstanbul 1999 77- Tovhid Melikzade Dilmegani, Türklerde Ölüm Konusuna Bir Bakış Görüşü, Tebriz 1379 (2001) S. 51-89 78- Ali Haydar Dedekurban, a.g.e. 79- Erman Altun, Cemali Ritüeli ve Balkanlardaki Varyannları, Ankara 1993 ; Abdurrahim Dede, Batı Trakya Türk Folklorü, Ankara 1987 Karagöz Oyun Metinleri, 81- Fuad Yöndemli, Mevlevilikte Sema Eğitimi, 82- Amangül Durduyeva, Türkmen Muncuka Attıları, Bilig S.1 Bahar: 1996 S.89-91 83- Abdulhaluk M.Çay, Türk Ergenekon Bayramı Nevruz, 84- İbrahim Boyzel “ Iğdır Nahçıvan ve Tebriz Üçgenide Nevruz Gelenekleri” , Nevruz ve Renkler, Ankara 1996 S,111-121 85- Ahmet Yaşar Ocak, İslam Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır İlyas Kültürü, 86- Ahmet Tecemen, Bulgaristan Türkleri İnanışları veya Türk Kimliği, 87- Yaşar Kalafat “ Göktürklerden Günümüze Türk Halk İnançlarında Kurt” XIV.Türk Trih Kongresi, 9-13 Eylül 2002 88- Ahmet Tecemen, a.g.e 89- Ali Haydar Dedekurban, Zazalarda Şölenler ve Törenler, 90- Ali Haydar Dedekurban, Zaza Halk İnançları, Kaynak: Küresünni (Efrasyap) |