Olmak ya da Olmamak; İDEOLOJİ VE YALAN
AZerbaycan Oyrenci Herekati : Üç önemli makamda oturan üç kişi; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç.
Üçü de son günlerde, bir zaman yaptıklarını veya söylediklerini bir zaman sonra inkâr etme yoluna gitmeleriyle gündeme geldiler. Ortada çok önemli bir ideolojik sorun bulunuyor.
Karşımızda Ortaçağ ideolojisi bulunmaktadır.
Önce neler söylendi ve nasıl inkar edildi, ona bakalım:
ABDULLAH GÜL
Abdulah Gül, 2003 Mayıs ayında Vatan Gazetesi’nden Sedat Sertoğlu ile görüştü. Bu görüşmede ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma üzerinde mutabakata vardıklarını açıkladı. Sedat Sertoğlu bu görüşmeyi gazetesinde 24 Mayıs 2003 günü yayınladı.
Aydınlık gazetesinden Özer Çetinkaya, bu görüşmeden iki ay sonra Abdullah Gül’e anlaşmayı sordu. Gül, iki ay önce söylediklerini inkar etti.
İşçi Partisi olayın üzerine gitti. Doğu Perinçek defalarca konuyu gündeme getirdi, basın toplantıları yaptı. Gül, bütün bu iddialar karşısında susmayı tercih etti.
Aydınlık dergisi son olarak Hasan Bögün’ün Kukla Devlet’i konu alan haberinde gizli anlaşmaya bir gönderme yaptı. Bunun üzerine Abdullah Gül adına Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığından bir tekzip gönderildi Dergi’ye. Tekzip’te özetle, böyle bir gizli anlaşmanın olmadığı, ABD ile sadece insani yardım konularında anlaşma yapıldığı söylenmektedir.
Aydınlık Dergisi bu hafta bayilerde olan sayısında konuyu geniş olarak ele aldı. Söz konusu “Gizli Anlaşma”yı tekrar yayınladı. Anlaşma imzalandıktan sonra geçen 5 yıl içinde AKP’nin nasıl Gizli Aanlaşmaya uygun hareket ettiğini kanıtlarıyla ortaya koydu.
Abdullah Gül’ün gazetelerde yer alan “ABD ile birlikte hareket ediyoruz ve Ortadoğu’daki bütün rejimler değişecek” şeklindeki sözlerinin haber kupürleri de Aydınlıkta yer alıyor.
Yani ortada bir yalan var.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Abdurrahman Yalçınkaya, AKP İddanamesi’nde; Recep Tayip Erdoğan’ın Büyük Ortadoğu Projesi’nde eşbaşkanlık görevi üstlendiğini, Büyük Ortadoğu Projesinin ise Müslüman ülkelere “Ilımlı İslam” rejimleri gerçekleştirmeyi amaçlayan bir Amerikan projesi olduğunu yazmıştı.
AKP adına Recep Tayip Erdoğan imzasıyla Anayasa Mahkemesine sunulan ön savunmada; Büyük Ortadoğu Projesi’nde eşbaşkanlık gibi bir görevin söz konusu olmadığı, Erdoğan’ın BOP’ta değil “Medeniyetler İttifakı” projesinde eşbaşkanlık görevini üstlendiği yazıldı. Ve Başsavcının BOP ile Medeniyetler İttifakını birbirine karıştırdığı iddia edildi
Başsavcı, bunun üzerine Esas Hakkındaki Mütaala’sında, herhangi bir karıştırmanın olmadığını, Tayip Erdoğan’ın Türkiye’nin de parçalanmasını öngören Büyük Ortadoğu Projesi’nde eşbaşkanlık görevini üstlendiğini kanıtlarıyla ortaya koydu.
Recep Tayip Erdoğan, bizim tespit ettiğimiz kadarıyla ilk kez 15 Şubat 2004 akşamı Kanal D ekranında Fatih Altaylı’nın Teke Tek Programında, Büyük Ortadoğu Projesi’ni savundu ve ‘Diyarbakır’ı bu Proje içinde bir merkez yapacaklarını’ açıkladı.
Ondan sonra tam 31 ayrı yerde yaptığı konuşmalarda övünerek BOP içindeki eşbaşkanlık görevini açıkladı. Bunların hemen hemen hepsi kameraların karşısında gerçekleşti. Bazıları AKP’nin internet sitesinde duruyor.
Ve Tayip Erdoğan Anayasa Mahkemesi’ne verdiği, altında imzası olan Savunma’da, “Ben BOP’ta değil Medeniyetler ittifakında eşbaşkanım diyor.
Yani yalan söylüyor.
HAŞİM KILIÇ
Gelelim Anayasa Mahkemesi Başkanına. Salih Mirzabeyoğlu’nun liderliğini yaptığı şeriatçı İBDA-C örgütünün 1975 -1977 yılları arasında yayınlanan yayın organı “Gölge” Dergisinin Ankara temsilcisi olduğu ortaya çıktı.
Adı Dergi’nin künyesinde, bir sayısında H. Kılıç, diğer sayılarında Haşim Kılıç olarak açıkça yazılı.
Haşim Kılıç’ın adı, Salih Mirzabeyoğlu’nun 1991 yılında yayınlanan anı-romanı “Tilki Günlüğü”nde, beş ayrı yerde Sayıştay’daki görevi zikredilerek geçmektedir. Demek ki Haşim Kılıç söz konusu grupla 1980’li yılların sonuna kadar ilişkilerini sürdürdü.
Salih Mirzabeyoğlu’nun arkadaşlarının çıkardığı Baran dergisinin 1 Mayıs 2008 tarihli sayısında Avukat Ahmet Arslan tarafından kaleme alınan makalede; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, 1975 1977 yıllarında yayınlanan “Gölge” dergisinin Ankara temsilcisi olduğunu yazıldı.
Kanıtlar ortada. Ama Haşim Kılıç yaptığı açıklamada ‘söz konusu dergi ve grupla hiçbir ilişkisinin olmadığını’ açıkladı.
Yani yalan söyledi
ORTADAKİ GERÇEK
Ortaçağ ideolojisi yalanı mücadelenin bir aracı olarak görür. Takiyye, olduğundan başka görünmek, yani yalan söylemek düşmana karşı mücadelede, meşru mücadele silahıdır.
Ele aldığımız üç olayda kime yalan söylenmektedir? Türk halkına. Bu da normaldir. Çünkü Ortaçağ ideolojisine sahip kişi, kendi ideolojisinden olmayanı düşman olarak görür.
Tayip Erdoğanlar, Abdullah Güller ve Haşim Kılıçlar kendilerinden olmayanı düşman olarak görme eğilimindedirler.
Onun için “yalan”ı vicdanlarında meşrulaştırmakta ve kullanmaktadırlar.
Üç örneğin ortaya koyduğu gerçek budur.
16 Haziran 2008
Mehmet Bedri Gültekin